Tanrı’nın varlığını reddeden görüşe ateizm (tanrıtanımazlık) denir. Ateizm, Tanrı’nın var olmadığına inanmak ve bu inancı savunmak anlamına gelir. Bu görüşü benimseyen kişilere ise ateist denir. Ateizmin temelinde, Tanrı’nın varlığını kanıtlayan argümanların yetersiz bulunması ve doğaüstü bir varlığa ihtiyaç duyulmaması yatar.
Ateizmin felsefi kökenleri Antik Yunan’a kadar uzanır. Thales, Epikuros ve Lukresyus gibi düşünürler, evreni Tanrı’ya başvurmadan açıklamaya çalışmışlardır. Modern dönemde ise ateizm özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda Holbach, La Mettrie, Feuerbach ve Marx gibi materyalist filozoflar tarafından sistemli bir şekilde savunulmuştur. Materyalizmle yakından ilişkili olan ateizm, evrenin yalnızca madde ve fiziksel yasalarla açıklanabileceğini öne sürer.
Ateist düşünürler, Tanrı’nın varlığına karşı çeşitli argümanlar ileri sürmüşlerdir:
1. Kötülük Problemi
Tanrı’nın her şeye kadir, her şeyi bilen ve sonsuz merhamet sahibi olduğu varsayımı, dünyadaki kötülük ve acıların varlığıyla çelişmektedir. Filozof David Hume bu çelişkiyi şöyle dile getirir:
“Tanrı kötülüğü önlemek istiyor ama gücü yetmiyorsa güçsüzdür; gücü yetiyor ama istemiyorsa kötü niyetlidir; hem gücü yetiyor hem de istiyorsa bu kadar kötülük neden var?”
Bu probleme karşılık, Leibniz gibi bazı teist düşünürler bu dünyayı mümkün olan en iyi dünya olarak görür ve kötülüğün göreli, sınırlı ve maddi nedenlere dayandığını savunurlar.
2. Sosyolojik ve Psikolojik Yaklaşımlar
Sosyolog Émile Durkheim, Tanrı inancının toplum düzenini sağlamak amacıyla ortaya çıktığını ileri sürer. Karl Marx’a göre ise din, egemen sınıfların halkı kontrol etmek için kullandığı bir araçtır. Meşhur sözüyle ifade eder:
“Din, halkın afyonudur.”
Psikanalist Sigmund Freud, Tanrı inancını bireyin çocukluk döneminden gelen psikolojik ihtiyaçlarının bir yansıması olarak değerlendirir. Ludwig Feuerbach ise insanların ulaşamadığı idealleri Tanrı kavramında somutlaştırdığını savunur.
3. Ahlâkî Argümanlar
Nietzsche ve Sartre gibi düşünürler, Tanrı inancının bireyin özgürlüğünü kısıtladığını düşünür. Nietzsche’ye göre Tanrı’nın ölümüyle birlikte eski ahlaki değerler geçerliliğini yitirmiş, insanın yeni değerler yaratması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Jean-Paul Sartre ise Tanrı’nın varlığı durumunda insanın özgürlüğünün ortadan kalkacağını savunur. Ona göre, birey kendi özünü ve değerlerini kendi yaratmalıdır – bu da ancak Tanrı’nın yokluğu ile mümkündür.
4. Metafizik Eleştiriler
Bazı ateist düşünürler, Tanrı’nın “ilk neden” ya da “nedensiz neden” olarak tanımlanmasını mantıksal bir tutarsızlık olarak görür. Her nedenin başka bir nedene bağlı olması gerektiğini savunurlar ve Tanrı’nın bu zincirin dışında bırakılmasını kabul etmezler.
Ateizm yalnızca Tanrı inancını değil, ruhun ölümsüzlüğü, ahiret hayatı ve diğer doğaüstü varlıkları da reddeder. Evrenin açıklanmasında doğa yasaları ve bilimsel yöntemleri esas alır. Ateist düşünürlerin amacı, insanı doğaüstü korkulardan arındırmak, özgür bireyler haline getirmek ve hayatı bu dünyada anlamlandırmaktır.
Bu düşünceler, tarih boyunca hem teist hem de ateist filozoflar arasında önemli tartışmalara neden olmuştur. Kötülük problemi, özgür irade, ahlâk, evrenin kökeni gibi meseleler din felsefesinin temel tartışma konularını oluşturur.
İlk yorum yapan siz olun